Kültür Servisi okurlarına veda ediyor
- Kültür Arşivi
- 6 Temmuz 2021
Göbekli Tepe’yi ilk kez 1995 yılının Kasım ayında gördüm. Klaus ile birlikte gitmiştim. Urfa’dan geldiğimiz aracı bazalt taşlarıyla dolu ve kapkara, gevrek bir toprağın başladığı alanda bırakıp Göbekli Tepe’ye ulaşmak için yürümeye başlamıştık. Hafif bir eğimle tırmanarak ilerliyorduk.
DEVAMISon haftalarda yayımlanan birkaç haber ve sosyal medyadaki bazı özel paylaşımlar aracılığıyla, Göbekli Tepe kazı alanı için yapılan üst örtünün inşaatının bittiğini biliyoruz. Bitiş ve alanın tekrar ziyarete açılmış olduğu sessizce haber edildi nedense, ama kuşkusuz, gereksiz bir açılış karmaşasından daha iyi bu beklenmedik sessizlik.
DEVAMIGöbekli Tepe’de çalışırken bazen ziyaretçilerin ilginç konuşmalarına, tepkilerine şahit olurduk. Bir defasında, gördükleri karşısında hayal kırıklığına uğrayan kişi, elinde mobil telefon, anlaşılan buraya gelmesini kendisine şiddetle tavsiye etmiş birine sitemle bağırıyor ve “Ne gönderdin beni bu dağın tepesine, ne var burada, taş la hepsi” diyordu. Gördüklerinin önemini, değerini algılayamamasına kazı ekibinden biri olarak biraz içerlemiş de olsam, söylediklerinde doğruluk payı vardı biraz. Çünkü Göbekli Tepe’nin ana unsuru taştır gerçekten.
DEVAMIGöbekli Tepe’de 1995 yılında kazı çalışmaları başladığından beri, tüm planlamaların içeriğinde, nereyi, nasıl ve neden kazacağız sorularının yanında, kazdıklarımızı nasıl koruyacağız düşünceleri de yer aldı her zaman.
DEVAMI